Kont Karl Graf Von Lanckoronski’nin ”Pamphylia ve Pisidia Kentleri” eserinin izinden
Panphylia,Pisidia ve Lydia coğrafyasında bir keşfe çıktık.
İlk gün, antik kent duvarlarını geçerek Alaaddin’in yivli minare ve devşirme sütunlarla donanmış camiini,gösterişli taç kapısı ile beliren Giyaseddin Medresesini,Yavuz Selim ve Korkut’un anneleri Nigar Hatun’un kümbetini ve Karatay Medrese ziyaretlerinden sonra ,benzerini Perge’dede göreceğimiz Hadrian Kapısını rehberimiz Canan Küçükeren’in doyurucu tanıtımından sonra ”Kale içine -eski şehire” daldık. Eski şehir sihirli bir elin koordineli dokunuşlarından sonra seyrine ve dolaşmaya doyulamayacak kadar güzel mi güzel olmuş. Düzenli ve özenli dar sokaklarından geçip Hıdırlık Kulesi ve parkına varınca Körfezin karşı yakasındaki Bey dağları tablo görünümünde karşımıza çıkıverdi. Bu doyumsuz manzarayı birkaç bira birkaç şarap kadehini boşaltarak kucakladık.
Kale içi hertürlü övgünün üzerinde,Emeği geçenleri yürekten kutluyoruz ve darası, Mausolumu,Surları,sokaklarında boynu bükük kalmış birkaç ev ve kulesi ile kurtarılmayı bekleyen Bodrum’umuzda diye umutlanıyoruz.
Antalya müzesinde Yorgun Herakles, Plancia Magna’nın tanrıçaları kıskandıran heykeli, Lahitler salonu, 500.000 yıl öncesinden Roma çağına kadar yöre insanına ev sahipliği yapmış Karain mağarası ve diğer Prehistorik çağ buluntularının bulunduğu Salon ,Tanrılar-tanrıçalar Salonu,İmparatorlar-imparatoriçeler Salonunu gezerek Perge’ye koşuyoruz. Kent girişinde Büyük Plancia Magna’nın anıt mezarı, Roma ve Helenistik kapılar,Romadaki hamamların ihtişamı ile yarışan kuzey ve güney hamamları,Gösterişli Agora,Sutünlu caddeleri,çeşmeleri,arena ve tiyatrosu ziyareti ve öğle atıştırmasından sonra Aspendos’a varıyoruz. Muhteşem Tiyatrosu,Akropol tepesindeki Agora,devasa Basilika,Anıtsal çeşme,Nymphaeum, stadium,Gymnasıum vede 17 kilometre uzunluğundaki Aqueduck, görülmeğe değer.Manavgat Şelalelerinin tavafından sonra doğru akşam yemeğine.Ertesi gün erkenden Antalya-Finike arasındaki Cennet yolundaki keyifli sürüşten sonra Limyra’ya varıyoruz, 450 metreye varan yukarı şehri,bahrından doğan Limyra deresinin yanında Arikanda suyu ve Kara çay derelerinin kucakladığı müthis pikçoresk bir doğaya sahip hititlerin Zemuri’si burası. Beş büyük nekropolü ile tüm Lykya nın %40 mezar anıtlarına bir o kadar çok yazıtlarına sahip bir yerleşim. Mausolos’un çağdaşı Perikle’nin kenti. Perikle’nin Mausoleum’a benzer anıt mezarı ve sarayının,Ptolemaion kültünün, İmparator Augustus’un yeğeni Gaıus Caesar’ın kenataphının,Bektaşi Kafi Dedenin Türbesinin bulunduğu çok zengin bir kent.
Patara ve Xsanthos ziyaretlerinden sonra 24:00 sularında sevgili Bodrum’umuza ulaşıyoruz. 1100km. kadar tutan bu oldukça yoğun ve yorucu geziyi sonuna kadar gık demeden ilgi ve keşfetme duygusu ile dolaşmak ancak Herodot Gezginlerine has bir özellik,Hepinize ve rehberimiz Canan Hanıma çok çok teşekkür ediyoruz.